Absürt Kaygım

Doğum öncesinden, aldığımız son nefese kadar sürekli bir gelişim içerisindeyiz. Sürekli bir öğrenme ve bilgi edinme çabasında olup, birçok şeyi not etmekteyiz. Hayatın değişmez kuralı olan ölüm döşeğini hiç sorgulamadan yaşayıp gitmekteyiz.

Süregelen bu durumu lehimize kararlar alarak canımızı ciddi oranda yakmaktan geri düşmüyoruz. Gündelik süreçlerle birlikte hoşumuza giden olgulara gülüyor, beğenmediklerimizi ise elimizin tersiyle itiyoruz. Değişim(giyim) mağazalarının tozunu atıyor, sürekli bir farklılaşma içine giriyoruz. İsteklerimizi yerine getirmek için uğraş veriyor; bu uğurda emek harcıyoruz.

Tek kusurumuzu görürsek acaba millet ne der olgusuna kapılarak utanıp, çekiniyoruz. Bu trajikomik süreçler bizi baskı altına alarak bilmediğimiz kaygısal dünyalara itiyor. Bu da bizim için çoğu zaman birçok şeyin sorun haline geldiğini ifade ediyor.

“Örneğin sevginin ve saygının.”

Çok seversem çok mu kaybederim(?) düşüncesi, olmazsa olmazımız haline geliyor. Ya da çok saygı duyulmazsam, saygın olmaz mıyım? fikri bizi mahvediyor; olmadık bir insan haline çeviriyor.

“Örneğin aşkın, özlemin ve çevrenin.”

Aşık olursam yetersiz mi hissederim? Özlersem, eksik mi olurum? Çevrem beni yetersiz görüyor ve ben gerçekten öyle miyim? Soru edatlı cümleler beynimizin frontal lobunu meşgul ediyor; zihnimizi ele geçiriyor.

“Örneğin ailenin ve arkadaşın.”

Ailem beni yeterince önemsemiyor, bana gereken değeri vermiyor mu? Arkadaşlarım beni ve benliğimi küçük mü görüyor? Kapasitemden şüphe mi ediyor? cümleleri bizi daima çıkmaz bir yola sürüklüyor.Biz de sürüklenmekten alıkoymuyoruz kendimizi. Güçsüz bir temayla ilerliyor; süreksiz bir yaşam sürüyoruz(!) Bu detay unutulmamalı. Eksik olduğumuzu habire söz konusu edip, ilgi için emek harcıyoruz. Benliğimize söz geçirip, doğrudan yana olmak varken, şen cümlelerle yanlışı tercih ediyoruz.

Hayatın o ilginç dramasında, iyi bir rol oynadığımızı zannetmekten öteye geçemiyoruz. Hep zannediyoruz, zan altında bırakıyoruz. Çünkü biz kaygılarımızla büyüyoruz. Gelişmedik, büyüyoruz. İyileşmedik, büyüyoruz. Gelişmek ve iyileşmek için emek vermiyoruz. Tek hedefimiz büyümek. En iyisi olmak! Mutlu olmak için emek harcamıyoruz. Saygın olmak için vaatlerde bulunuyor; büyüyeceğimizin sözünü ediyoruz.Hiç sormayın efendiler, hanımefendiler! Kaygılarımız ele geçirdi bizi ve biz onları yönetemiyoruz. Serinkanlı bir şekilde kanımıza girip, bizi istediği şekilde yöneten bir aşamadayız ve maalesef biz olamıyoruz. Önerimdir. Siz siz olun, kaygıya kaygıyla yaklaşın. O zaman kaygılı yerine saygılı olursunuz. Kimseye değil, kendinize!