Van Erciş'te bulunan Selçuk Mezarlığı, tarihi Urartu Mezarlığı ile bölgenin binlerce yıldır farklı etnik kökenli halkların kardeşçe, barış içinde yaşadığı 5 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Erciş ilçesine 20 kilometre uzaklıkta Çelebibağı Mahallesi’nin güneyinde yer alan mezarlıkların, antik döneme ait olduğu biliniyor. Antik dönemde höyüğün üzerinde oluşturulan mezarlık, İslam öncesi ve İslami dönemi mezarlığın harmanı gibi. Tunç Çağı'ndan günümüze kadar kullanılan tepe (tümülüs) şeklinde olan Selçuk Mezarlığı'nda Urartular, Selçuklular, Celayirler, Karakoyunlular ve birçok medeniyetin yaşam alanları olarak varlığını korumuştur. Geçtiğimiz yıllarda Van Gölü'nün kıyısında yer alan mezarlık kalıntıları şimdilerde göl sularının çekilmesiyle birlikte gün yüzüne çıkmış vaziyette.
Erciş Kalesi'nin kalıntıları da ortaya çıktı
İnsan kemiklerinin ortaya çıktığı mezarlıkların hemen önünde ise tarihi Erciş Kalesi yer alıyor. Erciş Kalesi, Van Gölü'nün hemen kıyısında kurulan bir kale. Urartu Krallığı döneminde inşa edilen kalenin kalıntıları da Van Gölü’nde 2 metreyi bulan su çekilmesi, ekolojik tahribat, kuraklık nedeniyle gün yüzüne çıktı. Erciş Kalesi, Van Gölü sularının 1841 yılında yükselmeye başlamasıyla, terk edilmişti. O dönem suyun yükselmesi sebebiyle burada yaşayan yerel halk, Erciş’te bulunan Alkanat, Gölağzı ve Tekevler Mahallesi’ne yerleştirilmişti.
Urartular'a ait 7 mezarlık
Çelebibağı Mahallesi'nin güney kısmında, Selçuklu Mezarlığı'nın güneybatı yönünde, beldeye yaklaşık olarak 5 km uzaklıkta, halkın "Madavank" olarak bildiği alanda ise Urartulara ait mezarlar da bulunmaktadır. Mezarlar, blok kaya oyularak oluşturulan 7 tane mezar konumundadır.
Sanat değeri taşıyan 99 adet sanduka
Mezarlıklarda sanat değeri olan 99 adet sanduka(sandık) mezar taşı tespit edilmiştir. Bu sandukaların üzerinde 15.yy sonuna kadar kullanılan geometrik şekil ve bitki süslemeleri mevcuttur. Günümüze kalan mezarların tamamı bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Mezarlar tepe ortasında, yeni sayılanlar ise tepenin güney ve doğu kısımlarında olan mezarlardır. Mezar taşları arasında cinsiyete göre herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Erkek ve kadınlar için ayrı süsleme özelliği taşıyan kitabeler dikilmiştir. Cinsiyetler ancak üzerlerindeki kimlik kitabelerinden anlaşılmaktadır. Mezar taşlarının üzerinde bulunan yazı ve süslemeler ise, ölüm anıyla sonsuz hayatın ahirette ödüllendirme ya da cezalandırma ümidini taşıyan bilgiler ve kimlik bilgileriyle donatılmıştır.
"Definceciler tarafından tahrip ediliyor"
Bölgenin en büyük mezarlığı olma özelliğini gösteren mezarlıklar, şimdilerde defineceler tarafından tahrip edilmiş durumda. Altın veya tarihi eser için gelen definecileri yaptıkları kazılar nedeniyle , mezarlıktaki kemikler de ortaya çıktı. Özellikle pandemi sürecinde, ciddi bir tahribat yaşayan mezarlıklar, şimdilerde kaderine terk edilmiş. İlk çağlardan beri kutsal olarak görülen yapılar bölgenin en köklü mezarlığı konumundadır.
"İnsanlar yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalacak"
Van Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği(ÇEV-DER) Üyesi Zeynel Abidin Çelebi Van Gölü'nde yaşanan çekilme ve alanda yaptıkları çalışmalara dair, değerlendirmelerde bulundu.Çelebi, Erciş Selçuklu Mezarlığı'nın hemen yanında yer alan ve Van Gölü sularında yer alan Erciş Kalesi'nin kalıntılarının da gün yüzüne çıktığını söyledi. Çelebi, "Birkaç kaç yıl önce Erciş Kalesi'nin ucu, 2 metre kadar görünüyordu. Şimdilerde göl suları, 1500 metre kadar çekilmiş. Hava sıcaklığının artışı, yağışların azalması ve ekolojik kriz nedeniyle göl artık alarm vermektedir. Normalin üstünde bir geri çekilme var. Erciş Kalesi'nin bulunduğu yerde yer alan Selçuklu Mezarlığı'nda suyun çekilmesiyle birlikte insan kemikleri ortaya çıkmış. Van Gölü'nde suda yaşayan birçok hayvan vardı, flamingolar başta olmak üzere 600'e yakın kuş türünü de, bünyesinde barındırmaktaydı. Alan, göç yollarında yer alıyordu. Su çekilmesi devam ederse, göl etrafında ya da yakın civarlarda yaşayan ve buralarda temel geçim kaynağını sağlayan insanlar bulundukları yaşam alanları terk edecek " dedi.
"Van Gölü tehlike altındadır"
Devlet yetkilerinin bu noktada herhangi bir tedbir almadığını dile getiren Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bölgede yapılan Hidroelektrik Santrali(HES)projelerinin doğaya verdiği zararlar da ele alınırsa, göl büyük bir tehlike altındadır. Bölgede yer alan köklü tarihi ile bilinen, Geliye Zîlan'da(Zilan Deresi) yapılan maden ocakları da tamamen talana yöneliktir. Doğa talanı hız kesmeden sürüyor. Devlet politikasının bölgede belediyelere atadığı kayyımlar sebebiyle, herhangi bir çalışma yapılmamaktadır. Bu durum çevre kirliğini arttırmakla birlikte , ekolojik krizi de beraberinde getirmektedir. Kimse bu doğa talanına ses çıkarmıyor."