“Ne kadar inkar etse de her yazar biraz tanrıdır, bilir.” Leyla Erbil
Kanatlı bir yalancıdır öykü. Çocuksudur. Ayakları bazen yere basar, bazen gökyüzüne fırlar. Bir derdi vardır hayatla ve kendisiyle. Sonsuz çokluktaki anların peşinden gidip durmaktadır.
Kısa öykü ise öykünün sonsuza uzanan zaman diliminden anlar koparır. Hayattan kopmadan, onun içinde evrilerek yeniden çoğalır. “Bireyleşmiş insanın tekil varlığının ürettiği sorunlara bir bakma biçimi, eleştirel bir göz atış; küçük yaşantıların, gizleri çözülmemiş ayrıntıların dile gelişi; gerçekliğin, anlatının başka hiçbir biçimince dile getirilemeyecek biçimde olması...” diye ifade eder Semih Gümüş kısa öyküyü.
Karanlıkta Gülümse
Keret’in öyküleri gözümüzü, algımızı iğne deliği (pinhole)ne dayar. Camera obscura gibi bize hayatı tersten gösterir. Oysa yüzümüze çarpan gerçeklerdir. Sadece öyküyü baş aşağı çevirmez, cümleleri hatta kelimeleri...
Edebiyatın gerçeklikle ilgisi olmadığını, tamamen kurgusal olduğunu ifade eden düşünce biçimlerine de bir karşı duruştur bu aynı zamanda. Rasyonel şekilde açıklanamayan bu dünyada insanın bir “yabancı” olarak kalması muhtemeldir.
Etgar Keret çağdaş edebiyatın dünyadaki en önemli temsilcilerinin başında
gelmektedir. 1967 yılında Tel Aviv’de dünyaya gelen Keret modern İsrail edebiyatının ve sinemasının en önemli karakterlerinden birisidir. Yazar yirmi beş yaşında iken Borular adlı öykü antolojisini 1992 yılında yayımlamış olsa da 1994 yılında yayımladığı Kissinger’a Özlemler adlı ikinci öykü antolojisinden sonra İsrail edebiyatında çok önemli bir konum elde eder.
Türkçe’ye Buzdolabının Üstündeki Kız, Gazze Blues, Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü, Nimrod Çıldırışları, Yedi Güzel Yıl, Kapı Birden Vuruldu gibi öykü kitapları Siren Yayınları tarafından yayımlandı. Çevirmenliğini Avi Pardo yapmıştır.
Kitapları 30’dan fazla dile çevrilmiş durumdadır. Yazar sinemayla da ilgilidir. Yönetmenlik denemelerinin yanı sıra, Kneller’in Mutluluk Kampı adlı öyküsü sinemaya uyarlanmıştır.
Halen birçok gazete ve dergide yazmaya devam etmektedir.
Cehennem Gazozu ya da Sıradan Şeyler
Yazma yeteneği elinden alınan adam, başka birisi olmak isteyen kişi, Tanrı olmak isteyen otobüs şoförü, cehennemden çıkıp dünyaya gelen öbür dünya insanları, kalpleri söken bir sevgili, domuzunu kırmayan çocuk, kaybettikleri arkadaşlarını anmak için sırayla fıttıran dostlar, ikinci fırsatların hayaliyle bir ömür boyu yaşayan insanlar, rahmi sergilenen kadın, merhametsiz İbrani Tanrısı, iyi niyetli bir katil, çivisi çıkmış dünyada kanatsız uçmak isteyenler, intihar ettikten sonra buluşanlar, kafasına manivelayla vurulanlar, muza basıp yere düşenler, kafalarına pencere önü çiçeği düşenler onun hikâyelerinin baş aktörleridir. Keret’in karakterleri, dünyanın ve yaşadığımız çağın zalim saldırıları karşısında tedirginlikle kendilerine yer bulmaya çalışan ve çıldırmadan yaşamayı başaran bahtsızlardır.
Keret’in bu kendine has oyunbaz dili bütün öykülerine yansımıştır. Kısa, absürt ve kara mizahın sınırlarında bir edebiyat anlayışı her cümlesinde kendini belli eder;
“Cehennemde, kaynar su dolu bir kazana attılar beni. Etim için için yandı, derim su topladı, acı o kadar dayanılmazdı ki çığlıklarım dinmedi. Cennette olan bitenleri izleyebileceğin devasa ekranlar yerleştirmişlerdi her yere. Acı çek ve derdine yan, ekranı izle ve acı çek. Bir an için onu görür gibi oldum yanılmıyorsam, kriket ya da golf oynuyordu galiba. Gülümsemesini yakın çekime aldılar, hemen arkasında da sevişen bir çifte geçtiler.” (Cehennemden Bir Hatıra)
Son Bir Öykü ve Tamam’da öykü kahramanı bir yazardır ve tek yeteneği olan öykü yazma yeteneği elinden alınmaktadır;
“O gece, iblis yeteneğini almaya geldiğinde, ne karşı koydu ne de sızlandı. “Doğruya doğru” dedi ve iblise bir gofretle bir bardak limonata ikram etti. “Harikaydı, almadan önce bana son bir öykü yazma fırsatı tanıyabilir misin? Son bir öykü ve tamam. Tadı damağımda kalsın diye.””
İkinci Fırsat adlı öyküsünde sisteme ve hayata ikinci bir fırsat tanır;
“Görünüşe bakılırsa, diğer hizmetlerden pek farkı yoktu -yenilikçi, devrimci, olağanüstü, ne derseniz deyin- ama işin özüne inince, İkinci Fırsat’ın yirmi birinci yüzyılın en büyük ekonomik başarısı olduğu tartışılmazdı... İkinci Fırsat hayatınızın kritik anlarından birine dönmenize olanak sağlıyordu.”
Finito La Komedia
Kneller’in Mutlu Kampı’nda, bu kara mizah yoğun şekilde hissedilir;
“Canıma kıydıktan iki gün sonra kendime burada iş buldum, pizzacıda. Pizzacının adı Kamikaze, pizza zincirinin bir halkası.”
Keret’in öykülerinde ele aldığı bir diğer önemli konu da Orta Doğu’da yaşamanın zorlukları üzerinedir. Yaşamın giderek ağırlaştığı böyle bir coğrafyada Arap ya da İsrailli olmanın bir farkı yoktur. Şehirlere düşen bombalar çocuklar için oyun alanı olur, işin en yoğun saatleri hava saldırısı alarmı nedeniyle kesintiye uğrar. Savaşı, ırkçılığı ve faşizmi sorgular;
““Boş ver ne dediğimi, pis Arap.”
“Rus,” dedi Vladimir, hemen ailesinin henüz aşağılanmamış yarısını sahiplenerek. “Annem Riga’lı.”
“Öyledir eminim,” dedi şişman adam inanmayarak. “Ya baban?”
“Nablus,” diye itiraf etti Vladimir, gazetesine dönerek.
“Bir bedende iki hastalık,” dedi şişman adam. “İşlerimizi bizden çalmak için daha başka ne akıl edecekler?”” (Vladimir Hüseyin)
Bunca acıya rağmen kan gölünden umut çıkar bütün ihtişamıyla ve okura hınzırca göz kırpar. Öykülerinde yer verdiği kahramanlar genellikle anti kahraman olarak nitelendirilir. Bu kahramanların birçoğu içinde yaşadıkları toplumun kendilerine dayatmaya çalıştığı değer yargılarını görmezden gelir ve kendi doğrularına sadık kalır. Bu sıradışı ve sert öyküler adeta sayfalardan taşacak gibidir. Orta Doğu’nun parlayan yeni kuşak yazarlarından olan Etgar Keret, fantastik kurgular ve hayatın gerçekleri arasında okurunu sürüklemeye devam ediyor.