2024 Fransa Olimpiyatları Paris’te devam ederken bizler için bazı gerçekleri de su yüzüne çıkarmakta. İnsan bedeninin ulaşacağı zirvelerin her gün biraz daha yükseldiğini görüp şaşırıyoruz. İnsan bedeni; sıkı bir disiplinle ulaşılmaz denilen yüksekliğe, hıza ve dirence ulaşıyor. Her gün kırılan bir rekorla bir önceki seviye tarihe karışıyor.
Bedensel gelişimini üst zirvelere taşıyan insan, artık düşüncelerini ve kalıplarını yıkmak üzeredir. Irkçılık ve cinsiyetçilik gibi ilkel tutuculukların geçmişte kalması, bu anlamda bir nebze de olsa iyidir. Örneğin birçok Avrupa ülkesinden katılan sporcunun Afrika ülkelerinden seçilmesi elbette bu anlamda insan bedeninin getirdiği genetikle açıklanabilir. Amerikalı sporcuların siyahilerden seçilmesi ve madalya sonrası Amerika bayrağıyla sevinmesi gibi görüntüler, bizlere bu çağda halen kırsal zihinlerde yer alan ilkel dürtülerin bir işe yaramadığını göstermektedir. Büyük bir köye dönüşen dünyanın artık milliyeti ve dini yoktur. Bu dünyada her sporcu, kendisine imkan, mekan, zaman ve para harcayan ülke adına yarışmaktadır. Bu renklilik, ulusal devletin ve söylemin artık geride kaldığını göstermektedir. Masa tenisinden bir örnek vermek gerekirse refleksleriyle ünlü Çinliler’in birçok ülkenin milli takımında yer alması, gelecekte ülkelerin, derilerin, dillerin ve bedenlerin artık önemsenmeyeceği bir dünyaya gideceğimizin göstergesidir. Geride sadece kalanın yetenek, beceri ve beyinlerin özgür düşünceleri olacağı engellenemez bir gerçektir. Dünya oraya gitmektedir. Türkiye, A Milli Kadın Voleybol Takımı’nda üstün performans gösteren Kübalı Melissa Vargas’ın getirdiği başarı, birçok kupanın yanı sıra Türkiye’yi olimpiyatlarda en azından yarı finale getirmeyi başarması da başka bir örnektir. Bu örnekler, birçok ülkede halihazırda çokça örneklendirilebilir.
Bilimin getirdiği gerçeklerin içinde artık sınırların içinde hapsolmuş ve kendi dar ırkçı kafalarında kurdukları fantastik ülkeler yok olmaktadır. Özellikle üç bin metrede koşan onlarca farklı ülkenin atletlerinin çoğu siyahilerin olması buna kanıttır. Böylece olimpiyatların bizlere gösterdiği insan bedeninin üstün performansı aynı zamanda düşünsel ve ulusal anlamdaki kalıpların da yıkılması açısından umut verici. Olimpiyatları trans bireyler üzerinden tartışmak hele hele trans bireylerin spordan uzaklaştırılması gibi fikirlerin geleceği yoktur. Aynı şekilde olimpiyatlardaki görüntülere sansür uygulayan Ortadoğu ülkelerinin bu anlamda geleceği yoktur. Kapalı ülkelerin kültür, sanat ve edebiyatta geride olmalarının yanında olimpiyatlarda görüldüğü gibi bir başarıları yok. Fakat bu ülkelerden kaçan yetenekli sporcular büyük devletlerin forması ve imkanları altında altın madalyayı da aldıklarını görüyoruz. Burada insanın önüne engel konulmadığında neleri başarabileceğini de görüyoruz. Dünya bir halklar bahçesidir ve her halkın kendi öz değerlerini korumanın yanında diğer kültürlerle de iç içe geçmesi, yaşaması, tanışması, etkilenmesi doğaldır. Olimpiyatların mevcut durumu yeterli değildir elbette ama git gide daha kaynaşmış bir dünya yarattığı gerçeği de vardır.
Türkiye’nin madalya sıralaması ise çok kötü. Bu yazıyı yazarken 54. Sıradaydı ve her gün biraz daha geriye düşmekte. Türkiye’nin önünde Küba, Kenya, Ekvator, Uganda, Tayvan, Guatemala, Cezayir, Etiyopya ve ismini ilk defa duyduğum ülke Saint Lucia gibi ülkeler var. Nüfusu İstanbul kadar olmayan ülkeler ve toprakları Van kadar olmayan ülkelerin arkasında kalmanın elbette çokça sebebi vardır. Bu sebeplere girmeyeceğim ama şunu eklemeden geçmemek gerekiyor. Bu ülkede sporun bilimsel gelişimi dört büyüklerin futbolundan ileriye gitmemektedir. Oysa dünyada spor sadece bu değildir. Türkiye medyası ise madalya sıralamasındaki kötü tabloyu saklarcasına reklam kokan haberlerle şov yapmaya devam ediyor. Bununla beraber erkeklerde sırıkla atlamada olimpiyat beşincisi olan komşum Ersu Şaşma’ yı tebrik etmeden geçmemek gerekir. Emeğini, çabasını ve başarısını görmek gerekiyor. Genç yaşta bu dereceye ulaşmasını takdir etmenin yanında imkanların arttırılarak bir sonraki olimpiyatlarda daha iyi dereceler alması sağlanmalıdır.
Özetle olimpiyatların getirdiği yeni dünyada reklamdan ziyade disiplin, yetenek ve beceri vardır. Ülkelerin spora yatırdığı para ve imkanlar vardır. Hatta yazımızın özeti olan kültürlerarası kaynaşma vardır. Yeni dünyada artık sporcunun milliyeti, cinsiyeti, ülkesi değil ulaştığı saniyeler önemseniyor.