Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve diğer 4 gazeteci, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir basın toplantısında gündeme getirdiği bilirkişi S.B. ile ilgili haber nedeniyle yargılanmaya başladı. Bu haberin yayına girmesinin ardından, gazetecilere “Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşmaları Kayıt Etmek” ve “Yargı Görevini Yapanı Etkileme” suçlamaları yöneltildi. Ancak mahkeme, gazetecilerin beraatına karar verdi, Toktaş ise tutuklu bulunduğu süreçten sonra tahliye edildi.
Davanın Detayları ve Savunmalar
İstanbul 54. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, 5 gazeteci yargılandı. Bu gazeteciler, İmamoğlu’nun açıklamaları ve S.B. ile Barış Pehlivan arasında gerçekleşen telefon konuşmasına dair haberin yapılmasının ardından suçlamalarla karşı karşıya kaldılar. Duruşmada gazeteciler, haberin gazetecilik görevini yerine getirmek ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapıldığını savundular.
Gazeteciler, telefon görüşmesinin kayda alınmasının, kamuoyuna önemli bilgilerin duyurulması adına bir gazetecilik refleksi olduğunu belirttiler. Özellikle, kaydın gazeteciliğin gereği olarak yayınlanmasının önemli olduğunu ifade ettiler. Barış Pehlivan, S.B. ile yapılan konuşmada, söz konusu telefon görüşmesinin kayda alınmasının ardından Suat Toktaş’a iletildiğini belirterek, bu kaydın herhangi bir değişiklik yapılmaksızın yayınlanmasının gazetecilik adına gerekli olduğunu savundu.
Suat Toktaş’ın Savunması
Davanın tutuklu sanığı Suat Toktaş, duruşma sırasında yaptığı savunmada, olayın üç kişi arasında geçtiğini ve dava dışı olan gazeteciler Seda Selek ile Serhan Asker’in davaya dahil edilmemesi gerektiğini belirtti. Toktaş, gözaltına alındığı süreçte iş yerinde bulunduğunu ve kaçma niyeti taşımadığını savundu. “Biz bu ülkenin sevdalısıyız, kovsalar da gitmeyiz” diyen Toktaş, gazeteciliğin zorlukları ve siyasal çatışmalar ortamındaki görevlerinden bahsederek, basın özgürlüğüne ve gazetecilik mesleğine duyduğu bağlılığı vurguladı.
Savcılığın gazetecilerin cezalandırılmasını talep etmesinin ardından, mahkeme sonunda gazetecilerin beraatına karar verdi. Mahkeme, Suat Toktaş’ı tahliye ederek, gazetecilere yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu ortaya koydu. Mahkeme, gazetecilerin haberin yayınlanmasında herhangi bir kasıtlı eylemde bulunmadığını belirterek beraat kararı verdi. Toktaş, son sözlerinde, gazeteciliği şartlara göre yapmadıklarını, hukukun da şartlara göre uygulanmaması gerektiğini ifade etti.
Gazetecilerin Gözaltına Alınması
Davanın başlangıcında, 28 Ocak’ta gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker, Halk TV binasında gözaltına alındılar. Gazeteciler, savcılığa ifade verdikten sonra serbest bırakıldılar. Ancak, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, gazetecilere yönelik suçlamalar yöneltti. İddianamede, gazetecilere "Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşmaları Kayıt Etmek" ve "Yargı Görevini Yapanı Etkileme" suçları yöneltilmişti. Savcılık, gazeteciler hakkında 6 yıldan 14 yıla kadar hapis cezası talep etti.
İddianame ve Yargılama Süreci
İddianamede gazetecilerin “Kayda alınan konuşmaların basın, yayın yoluyla yayınlanması” ve “Yargı Görevini Yapanı Etkileme” suçlarından cezalandırılması talep edilmişti. Bu suçlamalar, gazeteciliğin kamuoyunu bilgilendirme ve doğru haber verme sorumluluğuyla çelişen bir durumdu. Yargı sürecinde, gazetecilerin basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi temel hakları ihlal edilmemeliydi.
Davanın görülmesi, Türkiye’de basın özgürlüğü ve gazetecilik mesleği ile ilgili geniş bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu dava, Türkiye’de basının üzerindeki baskıların bir yansıması olarak kabul edildi.
Halk TV ve Basın Özgürlüğü
Bu dava, Halk TV'nin, hükümete muhalif bir kanal olarak bilinen imajını daha da güçlendirdi. Halk TV, yıllardır hükümet karşıtı yayınlar yaparak, farklı bir bakış açısının da seslendirildiği bir platform olma rolünü üstleniyor. Bu davada, gazetecilerin basın özgürlüğüne karşı bir müdahaleyle karşı karşıya kalması, özgür medya için kritik bir sınavı simgeliyor.
Mahkeme, gazetecilerin beraatına karar vererek, Türkiye’deki basın özgürlüğü ve gazetecilik mesleğiyle ilgili tartışmaların devam edeceğini gösterdi. Bu dava, sadece suçlamalarla yüzleşen gazeteciler için değil, tüm medya çalışanları ve basın özgürlüğü savunucuları için önemli bir dönüm noktası oldu.