Dünyevi olanın; hazzın ve hüznün, coşkunun ve gerginliğin, sükunet ve hızın peşinden koşarken unuttuğumuz o şey, çok sık karşıma çıktı son zamanlarda. Sosyal medyadan ya da gerçek hayattan tanıdığım insanların paylaşımlarından sıkça hatırlatıldı; ölümlü varlığımız; geçiciliğimiz; gideceğimiz. İnsan böyle ‘hatırlamalarda’ yapılması gerekenler listesini yuvarlayıp çöp kutusuna paslama eğilimini daha çok taşımakta. Bu kadar yıl yaşadık; bir bu kadar yıl yaşayacak mıyız, muamma. Ne ürkütücü! Tek gerçek, ölümlü varlığımız aslında.
İnsanın oluşturduğu sistemlerin; örneğin geçici varlığını düşünemeyecek kadar çok çalışmasının altında yatanın da bu ürkütücü gerçek olduğunu düşünürüm sıkça. Bu ölümlülük üstüne düşünmemek, yaşamın geçiciliğini fark edip paniklememek için sanki biz sürekli yeni uğraşlar buluyoruz. Çalışmanın hayatımızın uyku dışındaki çoğunluğunu oluşturma sebebi bu olabilir mi cidden? Anlamsız bir şey çünkü; en iyi ihtimalle dinlenmeye haftanın 1-2 günü, çalışmaya 5-6 gününü ayırmamız. 365 günde 21 gün tatile gidebilmek uğruna, geri kalan günleri çalışarak geçirmemiz… Çalışmayalım demiyorum, hayır bunu savunmuyorum. Ama hayata, sanata, felsefeye ve spora vakit bulabilecek şekilde bir yaşam dizaynının mantıklılığından bahsediyorum; hele ki ölümlüyseniz. Çünkü cidden; bir deprem ile, bir kalp krizi ya da hastalık ile, bir trafik kazası ile vs vs… Bugün var yarın yok olabilir benliğimiz. Basit. Ama korkutucu. Ve evet: ‘’Ölümün var olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?’’ cidden?
Otomatik Portakal’ın yazarına beyin tümörü tanısı konulup 1 yıldan az süresinin olduğu söylenilince, karısına bir malvarlığı bırakmayı umarak 12 ayda 5- 6 roman yazmış. 1 yıl sonunda ölmemiş; teşhisin yanlış olduğu anlaşılmış. Ne var ki artık tanınan bir yazar olmuş. Hayat ne ilginç cidden. Ne zaman veda edeceğimiz belirsiz olduğuna göre, tutkuya, coşkuya ve neşeye biraz daha yer ayırmak şart belki de. Bir de gezmeye bence :D
‘’Biraz temkinli, sakin ve dünyanın misafiri olduğumuzu unutmadan, çok hırs yapmadan’’ yaşamaktan bahsetmiş takip ettiğim birisi. ‘’İçimizi karartmadan; sanki gezmeye gelmişiz de gidecekmişiz gibi’’…Bu dünyada / bu dünyaya biraz böyle davranmak gerek hakikaten; misafirmişiz / gibi...Ne zaman biteceğini bilemiyoruz sonuçta… Sonsuza dek sürecek sanıyoruz. Sürmüyor.